...... Özgürlük ve Bağımsızlık Benim Karakterimdir. "M.Kemal Atatürk" ......

4 Mart 2007 Pazar

DEVRİM YASALARI_2007

Bugün Cumhuriyet tarihimize DEVRİM YASALARI diye geçen ve 3 Mart 1924’te kabul edilen yasaların 83.yılı.19 Mayıs 1919’da Mustafa Kemal’in Samsun’a çıkışı ile başlayıp 30 Ağustos 1922’de Büyük Zafer’le sonuçlanıp düşmanın denize dökülmesi ile sona eren sürece KURTULUŞ, daha sonraki döneme KURULUŞ diyoruz.KURULUŞ binlerce yıllık Türk tarihinin en büyük toplumsal dönüşümüdür. Bu dönüşümü ATATÜRK DEVRİMİ, TÜRK DEVRİMİ veya AYDINLANMA TASARIMI diye adlandırabiliyoruz.Dünyada yüzlerce yıl devam eden iktisadi, siyasi, bilimsel gelişmelere yüz çeviren Teokratik Monarşi Osmanlı devletinin tarihten silinmesi, bıraktığı yıkıntı üzerine modern, çağdaş bir toplum, bir devlet inşa etme anca Mustafa Kemal gibi bir dahinin önderliğinde olabilirdi. Ve oldu da. Başta hukuk olmak üzere eğitimde, bilimde, sanatta, kültürde, yaşamın her alanında büyük bir değişim gerçekleşti.Bu değişimin en önemlilerinden biri ÜÇ MART DEVRİM YASALARI’dır.Nedir bu yasalar:1. Hilafetin kaldırılması2. Öğretim birliği yasası.3. Evkaf ve şeriye vekaletinin kaldırılması.Yüzlerce yıl ÜMMET ve KUL olarak yaşayan Türk Ulusu, bu yasaların yürürlüğe girmesi ile BİREY ve VATANDAŞ kimliğini kazanmalıydı.Bu nasıl olacaktı? Kendisinde yüzlerce yıl kutsallık vehmeden, devleti mülk, halkını teba olarak gören bir anlayış nasıl yıkılacaktı? 29 Ekim 1923’te Cumhuriyet kuruldu, 3 mart 1924’te halifelik kaldırıldı. Egemenlik hem gökten hemde bir ailenin elinden alınarak ulusa verildi.Bir ülkenin, bir milletin, bir devletin gelişebilmesi anca BİLİM ve SANAT’taki gelişme ile mümkündür. Bunun içinde çağdaş bir eğitim şarttı. Osmanlı’da eğitim üç başlı idi. Bir tarafta medresededini eğitim, bir tarafta yabancı kökenli okullar, diğer tarafta çağdaş eğitim veren çok az sayıda eğitim kurumu. Sonuçta %96’sı okuma-yazma bilmeyen bir toplum.Medresede neden-niçin sorusuna cevap aramayan, bilimsel olmayan tamamen nakile dayalı bir eğitim, yabancı menşeli okullarda ise sömürgecilerin uzantısı bir eğitim verilmekte idi.Çağdaş Türk vatandaşını yetiştirmek üzere ÖĞRETİM BİRLİĞİ yasası çıkarıldı. 1928’de yazı devrimi ile nokta kondu.Bugün fen bilimlerinde, sosyal bilimlerde, sanatta uluslar arası üne sahip nice insanımız varsa temeli bu yasalarla atıldı.Adalet mülkün temelidir. Bir toplumu ayakta tutan en önemli kurumlardan birisi yargıdır. Nitekim bugün kuvvetler ayrılığında yargı üçüncü ayaktır. Evkaf ve şeriye vekaletinin kaldırılması yeni medeni yasanın kabulü devrimin en önemli noktalarından birisidir..Ama su uyur düşman uyumaz misali o günlerden başlayan devrim karşıtı eylemler her gün biraz daha ivme kazanarak bu günlere gelindi.1953 yılında yabancı dille eğitimin okullara girmesi ile o hale gelindi ki kendi dilimizi unuttuk. Kendi dilimizle öğrenmez, düşünmez olduk. Sonuç: özellikle bu eğitimle yetişen iktisadi oligarşi ulusun değil, çok uluslu şirketlerin sözcüsü, onların yerel acenteleri oldu.Din eğitimi veren bazı okullardan yetişenler ise ulus bilincinden yoksun olup, ümmet bilinci ile yetiştiklerinden ülke topraklarının satılması, sınai tesislerimizin satılması, bankalarımızın satılması karşısında hiçbir sakınca görmemekte ulusal, üniter yapıyı hiçe saymaktadırlar. Kendi dinsel anlayışlarına hizmet edebilmek için vakıflar yasasını değiştirerek Lozan’da düzenlenen azınlık haklarının ülkemiz aleyhine gelişmesine yardımcı olmaktadırlar.Düşünebiliyormuşsunuz 28 Şubat sürecinde iktidarda olanlar ulusun tümünü kapsayan medeni yasanın bir tarafa bırakılıp herkesin kendi istediği hukuk ile yargılanması gerektiğini ileri sürebilmişlerdir.Çağdaş bir ulus, çağdaş bir devlet yaratmak üzere atılan temellere sahip çıkalım. Onları geliştirelim. Türkiye Cumhuriyeti’nin dünya uluslar ailesi içinde onurlu bir yere ulaşması için çaba gösterelim.Bunun yolu da devrim yasalarına sahip çıkmaktan geçer

Hiç yorum yok:


ATATÜRK İLKELERİ

CUMHURİYETÇİLİK
Bugünkü hükümetimiz, devlet teşkilâtımız doğrudan doğruya milletin kendi kendine, kendiliğinden yaptığı bir devlet ve hükümet teşkilâtıdır ki, onun adı Cumhuriyet'tir. Artık hükümet ile millet arasında geçmişteki ayrılık kalmamıştır. Hükümet millet ve millet hükümettir_(1925)

MİLLİYETÇİLİK
Biz doğrudan doğruya milliyetperveriz ve Türk milliyetçisiyiz. Cumhuriyetimizin dayanağı Türk toplumudur. Bu toplumun fertleri ne kadar Türk kültürü ile dolu olursa, o topluma dayanan Cumhuriyet de o kadar kuvvetli olur_(1923)

HALKÇILIK
Halkçılık, toplum düzenini çalışmaya, hukuka dayandırmak isteyen bir toplum sistemidir_(1921)

LÂİKLİK
Din bir vicdan meselesidir. Herkes vicdanının emrine uymakta serbesttir. Biz dine saygı gösteririz. Düşünüşe ve düşünceye karşı değiliz. Biz sadece din işlerini, millet ve devlet işleriyle karıştırmamaya çalışıyor, kasıt ve fiile dayanan tutucu hareketlerden sakınıyoruz_(1926)

DEVLETÇİLİK
Devletçiliğin bizce anlamı şudur: Kişilerin özel teşebbüslerini ve şahsî faaliyetlerini esas tutmak; fakat büyük bir milletin ihtiyaçlarını ve çok şeylerin yapılmadığını göz önünde tutarak, memleket ekonomisini devletin eline almak_(1936)

DEVRİMCİLİK
Yaptığımız ve yapmakta olduğumuz inkılâpların, (devrimlerin) gayesi Türkiye Cumhuriyeti halkını tamamen çağdaş ve bütün anlam ve görüşleriyle uygar bir toplum haline ulaştırmaktır_(1925)

M.KEMÂL ATATÜRK