...... Özgürlük ve Bağımsızlık Benim Karakterimdir. "M.Kemal Atatürk" ......

22 Temmuz 2006 Cumartesi

LOZAN’A NE OLUYOR_2006

24 Temmuz 1923’te LOZAN ANTLAŞMASI imzalandı. Türkiye Cumhuriyeti’nin hukuksal varlığı başta emperyalistler olmak üzere bütün dünyaya kabul ettirildi.
Ne pahasına?
Bin yıllık anayurdumuzdan çıkarılmak istenmemize,
İngiliz, Fransız, İtalyan, Yunan, Ermeni, Pontus tarafından yurdun dört bir tarafının işgaline,
Kan’a,
Göz yaşına,
Acıya rağmen.
Boyun eğmeyerek,
Kuzeyden-güneye, doğudan-batıya bütün halkın Mustafa Kemal önderliğinde direnmesiyle, savaş kazanmanın onuruyla,
Emperyalistlere boyun eğmeden.
* * *
Vatan kutsaldır.
Vatan karasıyla, hava sahası, kara suları ile bir bütündür. Vatanın herhangi bir parçasındaki acı da, kıvançta ortaktır. Üç tarafı denizle çevrili bir ülkenin karasularında egemenlik hakkı vardır. Egemenlik hem hukuksal bir kavram hemde ulusun ortak bilincidir. “Van’da kabotaj bayramına ne gerek var” denemez.
Devleti yönetmeye kalkan siyasetçide tarih bilinci olması gerekir.
Yerli Ortodoks Rumların ve kilisenin Osmanlı’nın çöküşü ile Kurtuluş Savaşındaki tutumları unutulamaz.
“İstenirse ruhban okulları yirmidört saatte açılır” denemez.
Kendine “Ekümenik” sıfatını yakıştırıp “Biz hep buraydık, siz kimsiniz” diyen bir palikaryaya saygın bir devlet haddini bildirir.
Fas -Tunus – Cezayir – Libya - Mısır - İsrail – Ürdün – Türkiye – Yunanistan - Balkanlar ve Ortadoğu petrollerine hükmeden yüzlerce uçak gemisi büyüklüğündeki Türk ordusunun bulunduğu bir ada iktidarda kalma pahasına pazarlık konusu yapılamaz.
Bir ülkenin onurunu ve varlığını temsilen başka bir ülkeye ziyarette bulunan bakan, ziyarette bulunduğu ülkede eş zamanda ülkeyi bölen bir harita yayınlanıyorsa hemen o ülkeyi terk eder.
Avrupa Birliği’nin temsilcisi meclis komisyonuna gelip vakıf yasası niçin çıkmadı diye soramaz. Sorarsa hem meclisten hem ülkeden kovulur.
Tarihini bilen ve tarihine sahip çıkması gereken devlet adamı, duyun-u umumi ile elinden alınan Reji(tekel), Tunel, PTT, gümrük, demiryolu ve ilaveten kurulan ulusal varlıklarımıza sahip çıkması gerekirken ”Sümerbank’ın adını tarihten sileceğiz” diyemez.
Ülkemizde neler oluyor?
Haddini bilmez Avrupa Birliği temsilcileri teslimiyetci politikalardan cesaret alarak ne hakla etnik kışkırtıcılık, etnik ayrımcılık yapabilir?
Şanla, şerefle, onurla imzalattığımız LOZAN’a ne yapılmak isteniyor?
Ey halkım!...
Tarih şuuru, vatan kavramı nerde?
Cumhuriyetimizin temel prensipleri ULUSALLIK-ÜNİTERLİK-LAİK’LİK nerede?

Hiç yorum yok:


ATATÜRK İLKELERİ

CUMHURİYETÇİLİK
Bugünkü hükümetimiz, devlet teşkilâtımız doğrudan doğruya milletin kendi kendine, kendiliğinden yaptığı bir devlet ve hükümet teşkilâtıdır ki, onun adı Cumhuriyet'tir. Artık hükümet ile millet arasında geçmişteki ayrılık kalmamıştır. Hükümet millet ve millet hükümettir_(1925)

MİLLİYETÇİLİK
Biz doğrudan doğruya milliyetperveriz ve Türk milliyetçisiyiz. Cumhuriyetimizin dayanağı Türk toplumudur. Bu toplumun fertleri ne kadar Türk kültürü ile dolu olursa, o topluma dayanan Cumhuriyet de o kadar kuvvetli olur_(1923)

HALKÇILIK
Halkçılık, toplum düzenini çalışmaya, hukuka dayandırmak isteyen bir toplum sistemidir_(1921)

LÂİKLİK
Din bir vicdan meselesidir. Herkes vicdanının emrine uymakta serbesttir. Biz dine saygı gösteririz. Düşünüşe ve düşünceye karşı değiliz. Biz sadece din işlerini, millet ve devlet işleriyle karıştırmamaya çalışıyor, kasıt ve fiile dayanan tutucu hareketlerden sakınıyoruz_(1926)

DEVLETÇİLİK
Devletçiliğin bizce anlamı şudur: Kişilerin özel teşebbüslerini ve şahsî faaliyetlerini esas tutmak; fakat büyük bir milletin ihtiyaçlarını ve çok şeylerin yapılmadığını göz önünde tutarak, memleket ekonomisini devletin eline almak_(1936)

DEVRİMCİLİK
Yaptığımız ve yapmakta olduğumuz inkılâpların, (devrimlerin) gayesi Türkiye Cumhuriyeti halkını tamamen çağdaş ve bütün anlam ve görüşleriyle uygar bir toplum haline ulaştırmaktır_(1925)

M.KEMÂL ATATÜRK