...... Özgürlük ve Bağımsızlık Benim Karakterimdir. "M.Kemal Atatürk" ......

19 Mayıs 2010 Çarşamba

19 MAYIS’IN DÜŞÜNDÜRDÜKLERİ

Sevgili Dostlar,
91 yıl önce 15 Mayıs’ta Yunan İzmir’e çıkarken 16 Mayısta İstanbul’dan Samsun’a bir gemi hareket etti. Bu gemi Bandırma gemisi idi. Bu gemi umut dolu idi. Bu gemidekiler esaretin zincirini kıracak, 19 Mayıs’ta Samsun’da güneş gibi doğacak, aydınlık günlerin müjdecisi olacaktı.
Birinci dünya savaşından Almanlarla birlikte yekin çıkan Osmanlı, önce Mondros silah bırakışması, arkadan Sevr’i imzalamak zorunda kalmıştı. Ordusu dağıtılmış, o günün en büyük en derin emperyal gücü İngiltere İstanbul ve boğazları, Yunan Egeyi, kendini Roma İmparatorluğunun mirasçısı gören İtalya ve havalisini, Fransa Adana, Hatay, Maraş bölgesini işgal etmiş, Pontuslar Karadeniz’de, Ermeniler ise doğu bölgelerini içine alan devlet kurma peşine düşmüşlerdi.
Son kalan toprağımız Anadolu işgal edilirken padişah ve Damat Ferid hükümeti varlıklarının devamını istilacıların insaf ve merhametine bırakmıştı.
Ülke yanmış, yıkılmış, gençliği yılla süren savaşlar sonucu o cepheden bu cepheye sürülerek yok edilmiş, köylerde, kentlerde yaşlılar ile kadınlar ve çocuklar kalmış, verem, sıtma, trahom her tarafı sarmış, yoksulluk, perişanlık, açlık son kerteye ulaşmıştı.
Başta da belirttiğim gibi böyle bir ortamda 16 Mayıs 1919’da Mustafa Kemal en yakın arkadaşlarını alarak Samsun’a hareket etmişti.
19 Mayıs 1919 Kurtuluş Savaşı’nın başladığı tarihtir. Samsun’dan Amasya’ya geçen Mustafa Kemal Haziranın 21’ini 22’ye bağlayan gece ünlü Amasya tamimini yayınlamıştır. En önemli maddesinde:
“Milleti gene milletim azim ve iradesi kurtaracaktır.” Demişti.
Erzurum ve Sivas kongrelerinin ardından 23 Nisan 1920’de Büyük Millet Meclisi açılınca işin ciddiyeti fark edilmiş ve milli güçlere karşı amansız mücadele başlatılmıştır.
Bir yandan Damat Ferid hükümeti, bir yandan istilacı güçlerle işbirliği yapan dernekler ve kişiler, bir yandan mütareke basını, Sait Molla’lar, rahip Frew’ler, Bogos paşalar, Ali Kemal’ler, Şeyhülislam Dürrizade milli kuvvetleri suçlamışlar, katledilmeleri vaciptir diye fetva çıkarmışlardı. O derece ileri gidilmiştir ki adalet bakanı milli kuvvetlerin Yunan ordusuna yenilmesi için dua etmiştir. Bu durum size bir şeyler anımsatıyor mu?
Çeşitli safhalardan sonra büyük zafer kazanılıp düşman denize dökülünce, Osmanlı’nın küllerinden yepyeni çağdaş bir devlet kurulmuştur.
Bu devlet her alanda tam bağımsız, Ulusal-Üniter-Lâik bir hukuk devleti olan Türkiye Cumhuriyetidir.
Başta hukuk ve eğitim olmak üzere her alanda yapılan Kemalist devrimle tarihimizin en büyük toplumsal dönüşümü sağlanmıştır.
Türk Devrimi bir AYDINLANMA TASARIMI olup kültürel ve ekonomik kalkınmanın önünü açmış ve ayrıca TAM BAĞIMSIZLIK prensibi içinde dünya uluslar ailesi içinde onurlu, saygın bir konuma gelmiştir.
Kemalist Devrim bir diğer tanımla Türk Devrimi’ni içine sindiremeyenler, hem dışarıda hem içeride her zaman var olmuştur. Ama hiçbir dönemde bugün olduğu kadar emperyalizm ile el ele verip Cumhuriyet’e karşı bir durum sergilememiştir.
Cumhuriyet’e karşı tertip bütün acımasızlığı ile sürmektedir.
1980 öncesinde ülke bir iç harbe sürüklenmiş, sonra 12 Eylül darbesi gelmiştir. Sağdan soldan ülkemizin yetiştirdiği bütün dinamikler etkisiz hale getirilmiş, sonra serbest piyasa ekonomisi diye bir sistem ortaya atılmış, ülke ekonomisi diye bir sistem ortaya atılmış, ülke ekonomisinin, ülke endüstrisinin can damarı olan Cumhuriyetin eseri olan KİT’ler haraç mezat satılmış, ülke korkunç bir borç batağına sokulmuş, yabancılar finans piyasasına girip bankaları ele geçirmiş, tarım ve hayvancılık çökertilmiş, başta petrol ve altın olmak üzere madenlerimize el atılmış, dağlarımızdaki kaynak sularımız yetmezmiş gibi akarsularımıza göz dikilmiştir.
Avrupa Birliği safsatatası içinde dış politikamız geleneksel yönünden saptırılmış, Lozan delinmiş, Kıbrıs gözden çıkarılmış, açılımlar adı altında etnik ayrışmacılığa ve vatanın bütünlüğüne kastedenlere göz yumulmuştur.
Sıra rejimi değiştirmeye gelmiştir.
Peki bu gidişe dur diyecek vatansever bilim adamları, yurtsever gazeteciler, yurtsever siyasetçiler nerede? Hele hele Cumhuriyet’i koruma-kollama görevi olan ordu nerede?
Hepsi bir tertip sonucu Silivri’de. Ve tertip yargıya da göz dikmiş devam ediyor.
Düşünebiliyormuşsunuz Yunan ordusu Ege’den çekilirken yaşlı ninelerimizi, yaşlı dedelerimizi, çocuklarımızı, hamile gelinlerimizi süngülemiş, köylerimizi, kentlerimizi yakmıştı. Buna rağmen Trikopis esir alınınca Mustafa Kemal kendisini teselli etmiş, kötü muamele edilmeden misafir edilmesini istemişti.
Oysa bugün, Amerikan çıkarlarını değil, ülkemizin çıkarlarını düşünen bölücülere ve karanlık güçlere karşı duran, göğüsleri madalyalarla dolu komutanlarımız onurları kırılarak Silivri’de sorgulanıyor, yargılanıyor.
19 Mayıs 1919’dan bu yana 91 yıl geçti. Artık Sarı Saçlı, Mavi Gözlü dev yok. Onun gibileri 200-300 yılda bir gelir. Ama elimizde Nutuk var. Bu günlere ışık tutacak Gençliğe Sesleniş var.
Amasya tamiminde ne demişti?
“Milleti, gene milletin azim ve iradesi kurtaracaktır.”
Bunu unutmayacağız ve en demokratik yolla, yani oylarımızla bu gidişe dur deyiniz.
19 Mayıs Atatürk'ü Anma ve Gençlik ve Spor Bayramınız kutlu olsun.
Melih Çınar
ADD Bandırma Şube Başkanı

Hiç yorum yok:


ATATÜRK İLKELERİ

CUMHURİYETÇİLİK
Bugünkü hükümetimiz, devlet teşkilâtımız doğrudan doğruya milletin kendi kendine, kendiliğinden yaptığı bir devlet ve hükümet teşkilâtıdır ki, onun adı Cumhuriyet'tir. Artık hükümet ile millet arasında geçmişteki ayrılık kalmamıştır. Hükümet millet ve millet hükümettir_(1925)

MİLLİYETÇİLİK
Biz doğrudan doğruya milliyetperveriz ve Türk milliyetçisiyiz. Cumhuriyetimizin dayanağı Türk toplumudur. Bu toplumun fertleri ne kadar Türk kültürü ile dolu olursa, o topluma dayanan Cumhuriyet de o kadar kuvvetli olur_(1923)

HALKÇILIK
Halkçılık, toplum düzenini çalışmaya, hukuka dayandırmak isteyen bir toplum sistemidir_(1921)

LÂİKLİK
Din bir vicdan meselesidir. Herkes vicdanının emrine uymakta serbesttir. Biz dine saygı gösteririz. Düşünüşe ve düşünceye karşı değiliz. Biz sadece din işlerini, millet ve devlet işleriyle karıştırmamaya çalışıyor, kasıt ve fiile dayanan tutucu hareketlerden sakınıyoruz_(1926)

DEVLETÇİLİK
Devletçiliğin bizce anlamı şudur: Kişilerin özel teşebbüslerini ve şahsî faaliyetlerini esas tutmak; fakat büyük bir milletin ihtiyaçlarını ve çok şeylerin yapılmadığını göz önünde tutarak, memleket ekonomisini devletin eline almak_(1936)

DEVRİMCİLİK
Yaptığımız ve yapmakta olduğumuz inkılâpların, (devrimlerin) gayesi Türkiye Cumhuriyeti halkını tamamen çağdaş ve bütün anlam ve görüşleriyle uygar bir toplum haline ulaştırmaktır_(1925)

M.KEMÂL ATATÜRK