...... Özgürlük ve Bağımsızlık Benim Karakterimdir. "M.Kemal Atatürk" ......

8 Kasım 2009 Pazar

SONBAHAR

Sonbahar deyince sararan ve dökülen yapraklar ile doğanın kış uykusuna hazırlanışı gelir akla. Aynı zamanda doğanın soyunması ve çıplak hale gelmesi gözlenir.
Çıplaklıkta saklanma yoktur. Bir diğer deyişle çıplaklık gerçeklik ile eşdeğerdir. Neyin ne olduğunun göstergesidir.
Bugün ülkemiz ve Cumhuriyet’imiz üzerine oynanan oyunları artık bütün çıplaklığıyla görebiliyoruz.
İsimlerinin önünde hiç layık olmadıkları halde prof. ünvanı bulunan birtakım şahsiyetlerle, gazete köşelerine ve televizyon programlarına yerleştirilmiş, ülkemizi ayakta tutan değerleri yıpratmakla görevlendirilmiş birileri Cumhuriyet’imize hayâsızca saldırıyorlar.
Bu saldırıların belirli bir merkezden bilinçli bir plan dâhilinde yürütüldüğünü gözlemleyen her göz görebilir.

Nedir bunlar dersek:
-Türkiye Cumhuriyeti emperyalizme karşı verilen savaş sonucunda kurulmuş ULUSAL-ÜNİTER-LAİK bir HUKUK devleti’dir. Önceleri bir doçente kültürel zenginliktir, kültürel mozaiktir dedirtilerek etnik ve demografik bir kitap hazırlattırıldı. Daha sonra sosyolojik hiçbir bilgisi olmayan siyasilere alt kimlik, üst kimlik tanımı yaptırıldı. Böylelikle vatandaşlık bağı zayıflatılmaya çalışıldı. Daha sonra gelişmiş, az gelişmiş bölge ayrımcılığı kışkırtıldı. Bu da yetmedi mezhepsel farklılıklar azınlık tanımı içine sokulmaya çalışıldı.
-Avrupa Birliği, Avrupa Birliği deniyor. Oysa onların üç yüz yıl uğraşarak ulaştıkları LAİKLİK, HUKUK DEVLETİ, BİLİM, SANAT vs. gibi normlara Cumhuriyet’imiz ilk yıllarında Atatürk’ün önderliğinde yapılan Türk Devrimi ile geçilmişti.
-Medeni Kanunun kabulü, kadınlarımızın eğitim ve çalışma alanındaki eşitliği, kadınlarımızın seçme ve seçilme hakları birçok Avrupa ülkesinden daha önce kabul edilmişti.
-Egemenlik gökten indirilerek kayıtsız koşulsuz halka verilerek Laik’liğin önü açılmış, nakle dayalı eğitimden bilime ve akla dayalı çağdaş eğitime geçilmişti. Altı yüzyıllık hikmeti kendinden menkul halife padişahların hükümdarlığına son verilmiş, CUMHURİYET ve DEMOKRASİ yönetim biçimi olarak kabul edilmişti. ULUS DEVLET ile tüm halkımızın yönetiminin, ÜNİTER DEVLET ile ise tek merkezden yönetimi kabul edilmişti. Şimdi bu değerlere soysuzca, hayâsızca ve de haince bir saldırı sürmektedir. Neymiş efendim, Avrupa Birliğine girilecekmiş.
NEYLE?,
Parti liderlerinin iki dudağının arasındaki seçme ve seçilme biçimiyle mi, ulemaya sorularak mı, yoksa kendi karanlık düşüncelerini AB ve ABD ye yaslanarak söylemden eyleme geçireceklerlemi ? Yoksa açlık ve yokluk içindeki halkla mı?
Demokrasi çığlıkları atanlara demokrasi nöbetine girenlere sormak lazım hangi DEMOKRASİ ile…
Diğer yandan Cumhuriyetin bütün iktisadi kurumları bunların yapımında hiç emeği olmayanlar tarafından serbest piyasa ekonomisi tezi ve uygulaması aldatmacılığı ile elden çıkarıldı. Yer altı ve yerüstü kaynaklarımız yabancılara peşkeş çekilirken gene finans sektörü yabancıların eline teslim edildi.
Yapılan yüksek faizli borçlanmalarla –reel sektör bir tarafa itilerek Cumhuriyet tarihinin en büyük borçlanma yükü altına girildi. Anapara ve faiz ödemeleri mayalanmış hamur gibi ödedikçe arttı ve artmaya devam ediyor. Yatırımlar durdu, halk fakirleştikçe fakirleşti. Sosyal devletin temel hizmetlerinden olan sağlık ve eğitim alanlarında ücretsiz uygulamaya son verildi. Netice de halkımız sadaka ekonomisine muhtaç edildi. “İNSANLAR BİR KERE AÇ KALMAYA GÖRSÜNLER, İNANÇLARINI BİLE YERLER.” Bu konuma getirilen insanlarımızın beyinleri dumura uğratılarak biat kültürü geliştirildi. Bu bir ulusu çözme ve çökertmenin acımasız yöntemidir.
Şimdi sıra yurdumuzu düşman istilasından kurtaran ve Cumhuriyet’i kuran ordumuzda. Ordumuzun karalanması, gözden düşürülmek istenmesi, maneviyatının bozulması, tahrik ve tehdit edilmesi kime, neye yarar?
“İki kadın memesini vatana tercih ederim” diyen soytarı ile “Ordumuzu dağıtalım.” diyen şarlatan kime, neye hizmet ediyor? Ülkenin ordusuna düş-man olmak neyin nesi?
Cumhuriyet’in okullarında eğitim gören, Cumhuriyet’in iç ve dış güvenliğinde korkusuzca yaşam sürüp mesleğini ve siyasetini özgürce yapan, Cumhuriyet’in bütün nimetlerinden faydalanıp sonra da Cumhuriyet’e küfredenlere sormak gerekiyor. Ne yapmak, neye ve kime hizmet etmek istiyorsunuz? Vatan’a, Ordumuza ve Cumhuriyet’imizin kurucusu ATATÜRK’e kuduz köpekler gibi saldırıyor, vatansever çağdaş, aydın insanlarımıza iftiralar atıp, mahkemelerde süründürüyorsunuz. Yoksa siz ülkemizi parçalamak isteyenlerin işbirlikçisimisiniz?
Sonbahar geldi, yapraklar dökülüyor, doğanın çıplaklığı bütün gerçekliğiyle görülüyor. Tıpkı vatanımıza, Cumhuriyet’imize, Cumhuriyet’i ayakta tutan kurumlarımıza, Cumhuriyet’i kuran Yüce Atatürk’e, ulusumuzun maddi-manevi bütün değerlerine saldırıldığının görüldüğü gibi.
Unutulmasın 10 Kasım bir sonbahar günüdür. Aramızdan ayrılışının 71.yılında Atatürk’ü yeniden anlamak, yeniden yorumlamak günüdür.
Melih ÇINAR
ADD Bandırma Şube Başkanı

Hiç yorum yok:


ATATÜRK İLKELERİ

CUMHURİYETÇİLİK
Bugünkü hükümetimiz, devlet teşkilâtımız doğrudan doğruya milletin kendi kendine, kendiliğinden yaptığı bir devlet ve hükümet teşkilâtıdır ki, onun adı Cumhuriyet'tir. Artık hükümet ile millet arasında geçmişteki ayrılık kalmamıştır. Hükümet millet ve millet hükümettir_(1925)

MİLLİYETÇİLİK
Biz doğrudan doğruya milliyetperveriz ve Türk milliyetçisiyiz. Cumhuriyetimizin dayanağı Türk toplumudur. Bu toplumun fertleri ne kadar Türk kültürü ile dolu olursa, o topluma dayanan Cumhuriyet de o kadar kuvvetli olur_(1923)

HALKÇILIK
Halkçılık, toplum düzenini çalışmaya, hukuka dayandırmak isteyen bir toplum sistemidir_(1921)

LÂİKLİK
Din bir vicdan meselesidir. Herkes vicdanının emrine uymakta serbesttir. Biz dine saygı gösteririz. Düşünüşe ve düşünceye karşı değiliz. Biz sadece din işlerini, millet ve devlet işleriyle karıştırmamaya çalışıyor, kasıt ve fiile dayanan tutucu hareketlerden sakınıyoruz_(1926)

DEVLETÇİLİK
Devletçiliğin bizce anlamı şudur: Kişilerin özel teşebbüslerini ve şahsî faaliyetlerini esas tutmak; fakat büyük bir milletin ihtiyaçlarını ve çok şeylerin yapılmadığını göz önünde tutarak, memleket ekonomisini devletin eline almak_(1936)

DEVRİMCİLİK
Yaptığımız ve yapmakta olduğumuz inkılâpların, (devrimlerin) gayesi Türkiye Cumhuriyeti halkını tamamen çağdaş ve bütün anlam ve görüşleriyle uygar bir toplum haline ulaştırmaktır_(1925)

M.KEMÂL ATATÜRK