Tarihimizin en kıvanç verici, en onurlandırıcı savaşı 26 Ağustos sabaha karşı açılan topçu ateşi ile başlamış ve 30 Ağustos’ta zaferle sonuçlanmıştır.
Bozguna uğrayan düşman bir koldan İzmir’e, bir koldan da Bursa üzerinden Çanakkale önlerine sürülmüş, 9 Eylül’de İzmir’in kurtuluşu ile 16 Mayıs 1919’da başlayan işgal, arkada kan ve gözyaşı bırakarak, 11 Ekim 1922 Mudanya mütarekesi ile sona ermiştir.
Bu savaş bir “Dahi”nin önderliğinde Türk Milleti’nin emperyalizme karşı verdiği ve başarıya ulaştığı bir savaştır.
Her ulus tarihinin hezimetleri ile üzülüp başarıları ile övünür. Ne acıdır ki bizde bazılarınca tersi uygulanmakta, Osmanlı’nın hezimetleri ile övünülüp, Milli Kuvvetlerin başarıları ile üzünülmektedir.
Bir adam hangi maksatla çıkarılıyorsa bir tv kanalına çıkıyor ve Kurtuluş Savaşı’nın basit bir Türk-Yunan çatışması olduğunu öne sürüyor.
Be adam sormazlarmı, neden Mudanya Mütarekesi’nde neden Lozan Konferansı’nda karşımızda o günün en büyük emperyalist güçleri İngiltere, Fransa, İtalya vardı? Böyle iddia ile nereye varmak istiyorsun?
Kurtuluş Savaşı başladığında hepimizin bildiği gibi iki Ali Kemal vardı. Biri gazeteciydi biri adalet bakanı. Gazeteci olanı yazılarında Milli Kuvvetleri devamlı olarak karalıyor, aşağılıyordu. Diğeri ise ülkesi işgal edilmiş bir devletin adalet bakanı olarak kurtuluşu destekleyeceğine “inşallah Yunan kuvvetleri kazanır” diye dua ediyordu. Şaşmamak elde değil.
30 Ağustos Zaferi ile bağımsızlığın, Lozan’ın ve 29 Ekim 1923’te ilan edilen Cumhuriyet’in önü açıldı. Bu savaş kazanılmasa bu gün Orta Anadolu’da küçücük geri kalmış bir topluluk olacaktık. Beklide İngiliz Başbakanı’nın isteği doğrultusunda geldiğimiz yerlere sürüklenecektik.
Cumhuriyet bir AYDINLANMA TASARIMIDIR. Cumhuriyet bir ÇAĞDAŞLASMA MODELİDİR. Cumhuriyetin yetiştirdiği dünya çapında hukukçularımız dünya çapında tıp adamlarımız, dünya çapında mimar, mühendis, sanatçılarımız var.
Ama ne acıdır ki, bu çağdaş Cumhuriyet’te nasıl bir öğreti ile yetiştikleri belli olmayan, ayrık otu gibi yetişmiş yüzlerce, binlerce Ali Kemal’ler var. Neye, kime hizmet ederler, nereden beslenirler, anlamak mümkün değil.
İnsanlık tarihi bazen evrim, bazen devrim tarihidir. Zaman zaman duraklama olsada hiçbir zaman geriye dönüş mümkün değildir.
Kurtuluş Savaşı’nın komutanı, Cumhuriyetin büyük devlet adamı Atatürk’ün açtığı ışıklı yolu kimse karartamayacak, bu ülke “iki kadın memesini vatana tercih ederim” diyenlerin, bağımsızlığımızı ayaklar altına alıp, ULUSAL ÜNİTER yapımızı bozmaya kalkanların, yer altı, yer üstü kaynaklarımızı peşkeş çekenlerin “siyasi emellerini müstevlilerin siyasi emelleri ile birleştiren” lerin at oynattığı süreci “…. gene milletimizin azim ve iradesi” ile sona erdirecektir.
30 Ağustos Zafer Bayramınız kutlu olsun.
Melih Çınar
ADD Bandırma Şube Başkanı
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder